Noesıs collectıve - Disiplinler arası müzik ve sanat buluşması

Röportaj: Ayça Güneş

Yazı: Noesis Collective

Noesis, disiplinler arası sanatçıları bir araya getirmeyi amaçlayan, sanat türlerinin kendi içine kapanması yerine; paylaşarak bir araya gelerek ve birlikte üreterek yeni bir alan oluşturan sanat kolektifidir. “Noetic Noises Fest #2”, farklı üretim pratiklerine sahip sanatçılarla 3-4-5 Ekim tarihleri arasında, Unite Ortak Mekân ve Haymatlos Mekân’da izleyicilerle bir araya gelecek. 3 Ekim’de Unite Ortak Mekân’da sergi açılışının ardından, tiyatro ve canlı performanslara yer verilecek. 4-5 Ekim’de Haymatlos Mekân’da canlı performanslarla festival devam edecek. Sergi etkinlik süresi boyunca ziyarete açık olacaktır.

Herhangi Bir Ahmet, “2018’deki Köpek”, Fotoğraf, Yarı ton dijital baskı, Cam, 70×70 cm, 2025

Noesis Collective, bir grup arkadaşın Ankara'da kurduğu bir müzik ve sanat kolektifi.

Amacı, üreterek ifade etme ihtiyacının ortak olduğu, yalnızca yöntemlerin değiştiği anlayışıyla, farklı türlerde müzik ve sanat faaliyetlerini bir araya getirmek. Çok sayıda alt başlığa bölünen bu faaliyetlerin sadece kendi içlerinde gruplaşması yerine, bir araya gelerek etkileşime geçebildikleri bir alan yaratmak.

Kolektif, Ankara'da hali hazırda mevcut olan alternatif ve yaratıcı insan, bilgi ve kolektif ağından beslenmeye ve bu ağı geri beslemeye çalışan bir oluşum. Şehirdeki bu kolektif ağ, kendi içinde disiplinler arası ve farklı yaklaşımlara sahip sanatçılardan oluşurken Noesis, bu farklılığı ve farklılıkların aynı potada eridiği değerleri vurgulamaya çalışmakta.

Noesis Fest, farklı yaklaşım ve yöntemlerin, özünde daha derin ve gözün ilk anda erişmediği alanlarda birbirlerinden ayrılmadıklarını ve bütünleştiklerini vurgularken, Noesis Motif konser etkinlikleri, daha yakın tını ve duygularla üretim yapan sanatçılara alan tutmakta.

M.Tau, “Ophelia”, Kağıt üzerine kurşun kalem, 13×18 cm, 2024

Festivalde yer alan bazı sanatçılara sorular sorduk;

Baskılarına baktığımda film kareleri ya da bir storyboard izlenimi yakalıyorum. İlham kaynakların neler? İllüstrasyonlarını üretme aşamalarından bahseder misin?

Deniz Ülger: Genellikle, hayatın farklı anlarında kendimi bulduğum pozisyonlar üzerinden bir şeyler ürettiğimi düşünüyorum. Yıllar önce bir üniversite amfisinde yarım yamalak bir dikkatle dersi dinlerken dalgınlığımda aklımdan geçen bir cümle, ya da bir tartışma, fikir alışverişi gibi bir dinamiğin içinde söyleyeceklerimi kafamda kurgularken aklımda yarattığım eskizleri çizdiğim söylenebilir. 

Sahne veya storyboard izlenimi yakalamana hak vermemek mümkün değil bu yüzden. Buna ek olarak en çok ve en sık baktığım, tükettiğim görsel işler Asterix ve Tenten gibi çizgi romanlardı ve onların yazılı ve görsel iletişim yaklaşımı bende izler bıraktı kesinlikle.

Ben aslında bir dövme sanatçısıyım ve her ne kadar başkalarının kendi bedenlerinde görmek istediklerine dair bir tasarım sürecim olsa da, kendim tasarlayıp alıcı gözüne bıraktığım şeyler, bu baskılardaki ve diğer işlerime görebileceğiniz şeyler. Kısa veya anlık gerginliklerim, retorik sorularım, eleştirel önermelerim veya bazen kendimce uydurduğum özdeyişvari şeyleri bir kenara hep not edip, bir şey üretmek veya yaratmak istediğimde ‘yine içime ne kusmuşum’ diye notlarıma bakıp, sıradaki illüstrasyonumu bu şekilde başlatıyorum denebilir.

Resimlerinde bir çok duygu ve kavramın iç içe geçtiğini gördüm. Seni sanat üretimi yapmaya iten şey ya da şeyler neler? Sembolizm ve psikoloji ile ilgili misin?

Deniz Pelin: Sanat üretme dürtüm aslında içimdeki çok ilkel bir ihtiyaçtan doğuyor. Kelimelerin taşıyamadığı şeyleri görünür kılma isteğinden... Çalışmalarımda birbirine karışmış gibi görünen duygular ve kavramlar, benim için kaotik bir dünyayı anlamlandırma çabası. Onlar, iç dünyam ile dış dünyanın çatıştığı, bilinçdışımın yüzeye sızdığı anların görsel haritaları olabilir.

Sembolizm ve psikoloji bu süreçte yalnızca araç değil, neredeyse dilin kendisi. Mitolojik figürlerden arketiplere, çocukluk travmalarından kolektif bilinçdışına kadar uzanan bir katmanlar ağıyla çalışıyorum. Semboller benim için dekorasyon değil, bir tür şifreli iletişim sistemi gibi çalışıyorlar.

Serim Tağar, İsimsiz, Kumaş üzerine karışık teknik, 90×157 cm, 2025

Heykellerinin mekan ile ilişkisini nasıl tanımlarsın? Malzemenin senin için yeri nedir?

Murat Atabek: Biçim yoluyla, beden, nesne ve mekân arasında oluşabilecek ilişkilere odaklanıyorum. Bu süreç içerisinde mekân, özel bir yere dönüşebiliyorsa bu durum, bedenin, nesnede görünürlük kazanan etkinliği sayesindedir. Bunun yoğunluğu her nesnede gerçekleşen etkinlikte ve oluşan biçimde farklı olabiliyor. Bedeni eylem kapasitesine bağlı olarak, çevreyi meydana getiren fiziksel yapının alışkanlıklarından sıyrılmanın ve sezgi yoluyla olağanın dışında bir anlam ortaya koyabilmenin hareket noktası olarak görüyorum. Bunun da nesnenin hem bedene hem de mekâna göre biçimlenmeyi kabul eden kendisinde mevcut bir olanağın ortaya çıkarılmasıyla mümkün olabileceğini düşünüyorum. Belirlediğim yöntem, boşluğu ve doluluğu, yüzeyi ve dokuyu oluşturan her türlü fiziksel unsuru kullanarak gün içerisinde gerçekleşen ancak olağanın dışına çıkmaya çalışan yaklaşımlardan meydana gelmektedir. Beden aracılığıyla dışsal olanla yaşanılan duyusal ve fiziksel deneyimlerin, nesne ve mekân ilişkisi içerisinde somut pratiklere dönüştürülmesidir. Biçim böylece düzenleyici bir ilke olarak mekân içerisinde ortaya çıkmaya başlıyor. Amacım, izleyicide başka bir yerde değil, burada olma duygusunu harekete geçirmek üzerinedir. 

Çalışmalarında beden ve ölü beden kesitleri yer alıyor. Beden temasının eserlerinde yeri nedir? Bize genel olarak bahseder misin?

Şeyma “Majronyh” Arslan: İşlerimin merkezinde insan ve insana dair şeyler yer alıyor. İnsanın doğadaki yerine, duygularına, ölümüne ve ölümden sonrasının bilinmezliği üzerine yoğunlaşıyorum. Bu konuları ise insan bedenini bazen tamamen geleneksel bir tavır ile, bazen de sadece insana dair parçaları (insan derisi) kullanarak ve koleksiyonumdaki ölü canlı, bitki parçalarıyla destekleyerek ayağa kaldırıyorum. İnsana dair bir eser üretirken doğadan topladığım materyalleri kullanmayı seviyorum. Çünkü kullandığım bu parçaların nadirliği ve narinliğinin insanın kırılgan ve biricik yapısını pekiştirdiğini düşüyorum.

Sonraki
Sonraki

ASTROID - LESSON LEARNED: ANKARA’DA DERSİNİ ALMIŞ BİR ROCK GRUBU