ESKİŞEHİR’DE ÖĞRENCİ OLARAK SANAT KOLEKTİFİ KURMAK
Oğuzhan Acar
2024 yılında Eskişehir’de beş arkadaş 1+1 öğrenci evlerinin salonunda bir toplantı yaptı. Fanzin yapma amacıyla toplanan bu ekip bir yandan da gelecekte sergi ve etkinlikler düzenlemenin hayalini kuruyordu. Ekipteki herkes 22 yaşındaydı. Dört kişi Anadolu Üniversitesi Resim Öğretmenliği Bölümü’nde son sınıftaydı, biri ise yetenek sınavlarına hazırlanıyordu. Üniversiteden mezun olmaya bu kadar yakınken her öğrenci gibi gelecek kaygısı zihinlerini meşgul ediyordu. İşte BIDON Kolektif böyle bir ortamda ilk adımlarını atmaya başladı.
Ben BIDON Kolektif’ten Oğuzhan Acar, kolektifin kurucusu ve organizatörüyüm. Öğrenci olarak toplandığımız bu kolektif ile şimdilerde misafir sanatçı sayfamıza yüzlerce başvuru alıyoruz, sanat pazarları düzenliyoruz, karma sergiler açıyoruz. Bu yazımda sizlere öğrenci olarak sanat kolektifi kurmayı ve Eskişehir’de kolektif olmayı farklı perspektiflerden anlatacağım.
Eskişehir, sanatçılarla dolu bir şehir. Üç üniversitesiyle yüzlerce güzel sanatlar öğrencisi mezun ediyor. Büyük şehirler kadar karmaşık değil; daha derli toplu, daha kolay erişilebilir bir yapısı var. Odunpazarı’ndaki tarihi konakların restore edilerek sanata kazandırılması ve Odunpazarı Modern Müze gibi kurumların varlığıyla zengin bir galeri ve müze ortamı sunuyor. Bizim için bu şehirde kolektif olmanın en avantajlı yanı bu erişilebilir ortamın gelişmemizi destekleyici yapısı. Burada galerilerden alternatif alanlara kadar tüm mekanlar işbirliğine önem veriyorlar. İlk atölyemizi düzenlemek istediğimizde yerel bir kafe bize ev sahipliği yaptı, ilk sergimizi açmak istediğimizde bir rock bar bize kapılarını açtı. Ayrıca bu sosyal yapıdaki insanlar, etkinliklerde bir araya gelerek adeta bir arkadaş buluşması havası yarattığından, düzenlenen etkinliklere katılım her zaman yeterli düzeyde oluyor. Eskişehir’de sanatla ilgilenen çok sayıda öğrenci var ama bence çoğu bu sosyal yapının farkına varamıyor. Bir eleştiri olarak söylemeliyim ki ben de üniversitenin son yıllarına kadar fark etmemiştim. Burada görünürlük gerçekten çok önemli. İnsanlar seni gördüğünde işlerini takdir ediyor, değer veriyor ve sen de kendini bir sosyal çevrenin içinde buluyorsun. Kapalı kapılar ardında kalan resimlerin sadece tuvalden ibaret olduğunu düşünüyorum. Kolektif olarak çalışmak bana bu farkındalığı kazandırdı. Tek başıma yaptığım üretimlerden çok, takım çalışmasının bu işe asıl değeri kattığını gördüm. Farklı iş bölümleriyle kendimizden daha büyük işler ortaya koyabiliyoruz. Yaptığımız organizasyonlar, herkesin katılabileceği bir buluşma alanı yaratıyor ve böylece hem görünürlük hem de dayanışma zemini oluşuyor.
Diğer yandan, öğrenci olarak sabit bir gelire sahip olmadan fanzin çıkarmak, sergi açmak ya da sanat pazarı düzenlemek beraberinde ekonomik zorluklar getiriyor. İlk fanzinimizi bastırabilmek için cebimizden harçlıklarımızı verdik. Sonrasında kazandığımızı yine kolektife harcayarak en azından kendi kendini idare eden bir sistem kurduk. Galeride açtığımız sergiyi bir festivalden elde ettiğimiz gelirle düzenledik mesela. Sponsor aradık ama bağlantılarımız olmadığı için bulamadık. Yurt dışındaki etkinliklere fanzin göndermek istedik, bütçemiz yetmedi. Kolektif için önemli olabilecek bazı etkinlikler vizelerimize denk geldi, gidemedik. Finallere çalışırken kolektifin içinde aktif olamadığımız zamanlar oldu. Kısacası öğrenci olmanın etkilerini sonuna kadar hissettik.
Öğrenci olarak kolektif olmanın anlamı, bizim için kimi zaman ekonomik sıkıntılarla, kimi zaman derslerle boğuşmamıza rağmen ekipçe yeni değerler üretmek ve şehrimizde yepyeni bir iklim yaratmaktı. Bu, bir sanat pratiğinden öte; bir yaşam deneyimi, bir dayanışma kültürü ve farklı bir bakış açısı demek aslında. Ben BIDON Kolektif adına bunları başardığımıza inanıyorum. Hala bir yüksek lisans öğrencisi olarak tüm öğrenci dostlarıma umutsuzluğa kapılmamalarını ve kendilerini gerçekleştirmelerini öneriyorum. Çünkü tüm zorluklara rağmen birlikte üretebilmek yürünen yolu anlamlı kılıyor.
