Dört Sanatçı, Bir Bakış: Bakış Açısı Sergisi

Röportaj: E. Gülşah Akın

Dört sanatçı, farklı disiplinler ve tek bir ortak zemin: üretme arzusu. “Bakış Açısı” başlıklı sergi, ahşap, resim, seramik, video ve yerleştirme gibi farklı alanlardan gelen üretimlerin bir araya gelişinden doğdu. Disiplinler arası üretimle, sanat-zanaat ilişkisini tartışmaya açan sergi, diyalog ve ortak üretim kavramlarını merkezine alıyor.

Biz de sergi hakkında, Bakış Açısı sanatçıları Esra Oskay, Aslı Işıksal, Serdar Gülsöken, Elvan Serin’le konuştuk.

“İsimsiz” - Serdar Gülsöken

“Bakış Açısı ekibi” diye anacağım sizi; nasıl ortaya çıktı? Sizleri kısaca tanıyabilir miyiz? Biraz yollarınızın kesişim hikayesinden bahseder misiniz?

Serdar: Hikaye şöyle. Benim hep bir atölyem oldu. Ya tek başına, ya da bir ara Sincan sanayi sitesinde dört arkadaş hafta sonları gittiğimiz... Oralarda hep çalışırdım. Sonra emekliliğe yaklaşınca Aslı Hoca bana geldi; ahşabı tanımak istediğini söyledi. Çok tanışmıyorduk o zaman. O geldikten sonra aynı şekilde Esra Hoca da... Önce onlara temel marangozluk öğrettim. Yani bütün aletleri 2-3 ay kullanmayı öğrendiler ve altı ay sonunda kendi evlerine raf, masa, dolap yapacak hale geldiler. Sonra üçümüz bir arada çalışmaya başladık. Bir gün Aslı Hoca, “Senin işler marangozluk gibi olmamaya başladı, birlikte bir şey yapalım” dedi. Ben de yanlış anlayıp “Tamam, o zaman birlikte sergi mi açıyoruz?” dedim. O da “Neden olmasın?” dedi. Böylece Toska sergisi doğdu. Güzel bir sergi yaptık, sonra birlikte başka işler de yaptık. Onlar benden malzeme öğrenmeye gelen değerli insanlar, ben onlardan öğrenirken onlar da ahşabı öğrendiler. Hikaye böyle başladı.

Esra: Ben Güzel Sanatlar Fakültesi’nde resim bölümünde hocayım. Disiplinlerarası üretim yapıyorum. Marangozhaneye başlamamın sebebi, düşünce ve materyal arasındaki kopukluğu hissetmemdi. Kendi pratiğimde o fiziksel bilginin eksikliğini fark ettim. Bir de bağımsız çalışınca her şeyi kendin yapmak gerekiyor. O yüzden bu bilgiye ihtiyaç duydum. Zamanla bu atölye işi bizim için başka bir kanala dönüştü. Sanat-zanaat ilişkisi, amatör-profesyonel üretim farkı gibi konular üzerine düşünmeye başladık. Hedef dünyanın en mükemmel sergisini yapmak değil; diyalogdan doğan üretimi paylaşmaktı. Bence bu beş-altı yıldır süren şey, arkadaşlık ve beraber öğrenme hikayesi aslında.

Aslı: Tabii. Ben de Hacettepe Güzel Sanatlar’da Resim bölümündeyim. Ana medyumum resim ama farklı malzemeler kullanıyorum; bazen 3D print, bazen döküm, bazen heykel.
Bu yüzden Serdar’ın atölyesine girip ahşabın doğasını öğrenmeye başladım. Bu bana malzeme çeşitliliği açısından çok şey kattı. Sonrasında Esra’yla birlikte bir ekip haline geldik. Sanat-zanaat arası konuşmalar, malzemenin bizi zorladığı ya da iyileştirdiği anlar derken ekip bu şekilde şekillendi.

Elvan: Ben seramikçiyim. Seramik biraz sınırlı bir malzeme; aklınızdaki her şeyi tam olarak aktaramıyorsunuz. Yeni malzeme arayışındaydım. Esra’yla bunu konuşmuştuk. Serdar abiyle tanıştım, epoksi ve ahşapla çalışmayı öğrendim. Sonra sergi fikrinden bahsettiler, ben de dahil oldum. Gerçekten bu ekipte olmaktan çok mutluyum çünkü burada bir paylaşım var. Bu sergi, teması gereği de herkesin farklı bir “bakış açısını” gösteriyor. Malzeme çeşitliliği ve yaklaşımlar çok zengin. Bence adının hakkını veren bir sergi oldu.

Elvan Serin’in seramik işi

“Bakış Açısı” kavramı üzerinden gidelim. Buradaki “bakış” neye yönelik? Nesneye, insana, zamana, kendinize mi?

Aslı: Aslında hepimizinki biraz farklı. Mesela Serdar Hoca’nın işleri bir olguya iki farklı açıdan bakmak gibi.

Serdar: Ben kaptan ve dalgıcım. Denizi çok severim. Bir şeye baktığımda genelde balık görürüm. Mesela bit pazarında bulduğum 100 yıllık bir pateni bir gemiye dönüştürdüm. Benim bakış açım bu. Bir de “ahtapot” temalı bir işimiz var Esra’yla birlikte. O işte eski ben ve yeni ben var: Eskiden ahtapot avlayan biriydim, şimdi gördüğümde onu koruyorum. Esra bu hikâyeden yola çıkarak bir video yaptı. O video pişmanlık ve dönüşümle ilgili aslında.

Esra: Evet, orada “ahtapotun bakışı”na da yerleşmeye çalıştık. Ahtapotun doğasındaki sakinlik ile bizim vahşi hareketimiz arasındaki farkı çarpıştıran bir iş oldu o. Sergiye herkes kendi malzemesiyle yaklaşıyor. Hem eski hem yeni işler var. Bu sergi, yeni üretimlere vesile oldu. Kimi işler yarım hissettirebilir ama önemli olan diyalog yaratmak.

“Buz Pateni” - Serdar Gülsöken

Farklı disiplinler var — resim, seramik, ahşap, video... Bunlar size neler kattı, zorlandığınız noktalar oldu mu? Aslı, sen en eski başlayanlardansın, senin için nasıldı?

Aslı: Ben bu sergi için diptik ve triptik işler denedim. Farklı malzemelerin bir aradalığıyla bir bütün oluşturmak istedim. Işık, çizim, 3D print gibi unsurları bir araya getirdim. Bu sergideki zenginlik hepimizin farklı bakışını göstermesiyle de ilgili. Ben birkaç eski iş de koydum. “Mavi Saat” adlı serim vardı; sokak hayvanlarını anlatıyordu. O alacakaranlık, insanların çekildiği saat bana hep ilham vermiştir. Bu sergiye de o yüzden bu işi dahil ettim.

“Gölgelerin Gücü” - Esra Oskay

Siz aslında bir kolektif gibi hareket ediyorsunuz ama resmi bir isim yok. Bu üretim uyumunu nasıl sağladınız?

Esra: Sanırım birbirimizin farklılıklarının çok farkındayız. Herkes birbirine alan açıyor. Arkadaşız zaten. Sanatı da çok büyütmeden, doğal bir şekilde konuşabiliyoruz.

Serdar: Ben sizlerden biraz yaşlıyım. Bu yaştan sonra böyle sağlam arkadaşlıklar kurmak çok zor. Ama bu üçlüyle gerçekten dost olduk. Aramızda güven, saygı, sevgi var.

“Uzak - Yakın serisi” - Aslı Işıksal

Ortak ürettiğiniz işler var mı?

Serdar: Evet. Ahtapot işi ve bir el heykeli işi. El heykelinde annemin dayısını anlattığı bir ses kaydı var; elleri hep siyah ama tertemiz bir adam. Esra ses kurgusunu yaptı. Birlikte üretmek çok keyifliydi.

Esra: Ayrıca dün burada bir performans yaptım. Aslı dokümantasyonda destek oldu. Yani görünmeyen ama kolektif işlerimiz var. İşbirliği bazen isimle görünür olmuyor ama sürecin kendisi ortak.

Serdar: Kimse kimseye kapris yapmıyor. Her şeyi konuşabiliyoruz. Bu çok değerli bir iletişim yöntemi bizim için.


Bakış Açısı sergisi 1 Kasım-14 Kasım tarihleri arasında UNITE Ortak Mekan’da ziyaret edilebilir.

Önceki
Önceki

Politik Bedenin Hafızası: Barış Göktürk’ün Sanat Pratiği Üzerine

Sonraki
Sonraki

Şirin GAZİALEM : Fotoğrafın En Yenilikçi Yüzü, Deneysellik